2019 Aralık ayından beri devam eden salgın ekonomik ve sosyal hayatımızı alt üst etmiştir. Dünyadaki durum bizden farklı değildir. Bu sebeple böyle zamanlarda alınan tedbirler diğer zamanlardaki problemlerle aynı değildir. Diğer bir deyişle seferberlik halidir. Yani toplum olarak hep birlikte bunun üstesinden gelmeli ve herkes elini taşın altına koymalıdır. Yoksa, yükü sadece toplumun bir kesimine taşıttırmak ne adildir, ne de soruna karşı gösterilen samimiyettir. Bu konuda da en büyük sorumluluk hükümet ve belediye yöneticilerindedir. Bu makamlar mazeret üretme yeri olmayıp aldıkları maaşları hak etme yerleridir.Eskiden küçük esnaf bile devlet memuruna borç verir, mahalle bakkalı, mahalleyi bir ay idare eder ve kaynaşma, yardımlaşmanın hazzını yaşardı. Günümüzde ise devlet memuru çok daha avantajlı haldedir. Salgın sürecinde devletten maaşını aldığı için fazla sorun yaşamamaktadır. Bunun yanısıra birden çok yerden de maaş alanları duydukça zaten kahroluyorum ve Allah’ın adaleti ile bir gün onlarında yüzleşeceğine inanıyorum. Bir ülkede devlet memuru olarak zenginleşen insanlarla, esnaf olup geçinemeyen insanlar var ise orada büyük problem vardır. Küçük esnaf ve özel sektör çalışanları, gelirini müşterilerine yaptıkları satıştan elde edeceği kar ile temin edebileceği için, kısıtlamalar dan etkilenmesi çok daha acımasızca olup en az virüsün etkisi kadar ağır zarar görmektedir. Salgın fırsatçılarından dolayı emekliler de bu sektör gurupları kadar etkilenmektedir. Bir şekilde toplumda sınıf farkları oluşmakta, bir kısmı açlık sınırı altında inlerken diğer kısmı olağan yaşamını olağan bir şekilde sürdürmektedir. İnsanımız da geçmişte var olan merhamet ve yardımlaşma yerini yavaş yavaş terk etmekte, maddi hırslar süratle artmaktadır.
Hükümet bu işin neresinde diye sorsanız, cevabım çok net olmayacaktır. Çünkü geliri tamamen yok olan küçük esnaf ve özel sektör çalışanları ve emekliler bir de elektrik, doğalgaz ve su faturaları ile boğuşmaktadır. Su faturaları belediyeler tarafından tahsil edildiği için zamanla belediyeler kısmi kolaylıklar sağlamaktadır. Ancak özelleştirilen ve yüksek ve keyfi zam uygulayan elektrik ve doğalgaz faturaları insanları pes ettirmiştir. Bizim gibi her konuya partizanca ve egoistçe bakıldığı sürece çözüm çok kolay olmayacaktır. Ortak problemlerden farklı etkilenmeyen adalet duygusunu sekteye uğratır. Gelişmiş ülkeler bulundukları durumu durup dururken ve yöneticilerin insafı sayesinde değil, milli ve sorgulayıcı duruşu sayesinde elde etmiştir. Partizanlık bizi öyle bir esir etmiştir ki, sokakta aç kaldığını söyleyen insana, sen muhalefeti mi destekliyorsun diyecek kadar partizanlık gösterip, merhamet duygusunu da kaybetmeye başladığımızı düşünüyorum. Gelişmiş ülkelerde hükümetler halkın ekonomik ve sosyal kaygılarını gidermeden ayakta durmalarının mümkün olmadığına hepiniz şahitsinizdir.Netice olarak virüsün sebep olduğu yaraları saracak da hükümettir. Bütün vatandaşlara eşit muamele ile bakmalı ve mutlu azınlık yaratmamalıdır. Dünyada bu şekilde ayakta kalmış ne bir kral ne de bir ülke yoktur. Milli meseleler ve doğal afetler ve salgın hastalıklar, topyekûn alınacak tedbirlerle önlenir. Karnı tok insanların, karnı aç insanlardan helallik istemesiyle değil.