HAYIRSEVERLİKTE BİZ NEDEN KAN KAYBEDİYORUZ?
HAYIRSEVERLİKTE BİZ NEDEN KAN KAYBEDİYORUZ?
Değerli okuyucularım,
Hepinize dua ve selamla yazıma başlıyorum.
Bir zamanlar bu topraklarda geceler daha huzurluydu. Kapılar kilitlenmezdi; çünkü insanlar birbirine kilitliydi. Bir tas çorba, bir kap ekmek, bir hâl hatır sormak yetiyordu insan olmaya. Yoksul utanmaz, zengin gururlanmazdı. Veren el titrer, alan başını eğmezdi. Bugün ise bolluğun ortasında ağır bir yoksulluk çekiyoruz: merhamet yoksulluğu. Sorulması gereken acı soru şudur: Biz ne zaman bu kadar uzaklaştık birbirimizden?
Modern çağ bizi hızlandırdı ama kalbimizi geride bıraktı. Yardım etmek artık sessiz bir iyilik olmaktan çıktı; bir paylaşıma, bir görüntüye, bir alkış beklentisine dönüştü. Oysa hayır, görünmek için değil, görünmeden var olmak içindi. Sağ elin verdiğini sol el bilmezdi; çünkü mesele yardım eden değil, incinen bir kalbin onarılmasıydı. Bugün ise iyilik, niyetinden koparılıp bir vitrin süsü hâline getiriliyor.
En büyük kan kaybımız ise “biz” duygusunu yitirmemizdir. “Ben” büyüdükçe mahalle küçüldü, komşuluk zayıfladı, gönüller duvarlarla çevrildi. Aynı apartmanda aç yatan bir çocuğun farkına varmayan gözler, nasıl olur da dünyanın öbür ucundaki acıyı hissedebilir?
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu kopuşu asırlar öncesinden şu sözle yüzümüze vurmuştur:
“Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”
Bu söz bir uyarıdan öte, bir kimlik tarifidir. “Bizden olmak”, sadece aynı dili konuşmak değil; aynı acıyı hissedebilmek, aynı yükü omuzlayabilmektir. Yardım etmek bir lütuf değil, insan olmanın bedelidir.
Bugün insanları iyilikten alıkoyan bir başka sebep de güvenin yaralanmasıdır. Suistimaller, istismarlar, sahte niyetler; temiz kalpleri şüpheye sürüklüyor. Ancak unutulmamalıdır ki iyiliği terk etmek, kötülüğe alan açmaktır. Yanlış yapanlar yüzünden doğruyu bırakmak, bu millete yakışmaz. Bu topraklar, zor zamanlarda birbirine yaslanarak ayakta kalmış bir milletin yurdudur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir başka hadiste iyiliğin özünü şöyle hatırlatır:
“Ameller niyetlere göredir.” (Buhârî, Müslim)
Samimiyet yoksa yardım, sadece bir hareketten ibarettir. Alkış için yapılan iyilik, alkış bitince unutulur. Ancak Allah rızası için yapılan bir yardım; sessizce kök salar, gönülden gönüle geçer ve nesiller boyu yaşar.
Artık yeniden hatırlamamız gerekiyor: Hayırseverlik cebin değil, kalbin işidir. Azla da olur, gizli de olur ama mutlaka içten olur. Bir yetimin başını okşamak, bir yaşlının duasını almak, bir muhtacın gözündeki umudu yeşertmek… İşte milleti millet yapan değerler tam da bunlardır.
Eğer hayırseverlikteki kan kaybını durdurmak istiyorsak; yeniden kalbimize dönmeli, yeniden birbirimize bakmalıyız. İyiliği bir görev değil, bir şahsiyet meselesi hâline getirmeliyiz.
Çünkü bu millet, merhametiyle var olmuş; merhametiyle ayakta kalacaktır.
Vesselam…
Nevzat AKSOY
