Dolar 32,2773
Euro 35,1264
Altın 2.468,30
BİST 10.319,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Trabzon 17°C
Az Bulutlu
Trabzon
17°C
Az Bulutlu
Cum 18°C
Cts 18°C
Paz 19°C
Pts 20°C




















Trabzonspor’un kuruluşu 1921’e çekilebilir mi? Ahmet Ağaoğlu cevapladı

Trabzonspor’un kuruluşu 1921’e çekilebilir mi? Ahmet Ağaoğlu cevapladı
19 Temmuz 2022 13:58
389
A+
A-

Trabzonspor Kulübü Başkanı Ahmet Ağaoğlu’ndan şampiyonluk süreciyle ilgili önemli açıklamalar geldi.

Trabzonspor Kulübü Başkanı Ahmet Ağaoğlu Trabzonspor Dergisine açıklamalarda bulundu.

Göreve gelişleri ve sonrasında yaşanan süreçleri anlatan Ağaoğlu, kulübe kendisini borçlu hissettiğini söyledi.

Trabzonspor’un kuruluş tarihinin 1921 yılına çekilip çekilmeyeceği sorusunu da cevaplandıran Ağaoğlu “

Başkanım, Trabzonspor’da çok da kolay denemeyecek bir dönemde başkanlık görevini üstlendiniz. Öte yandan, ‘Başarı herkese aittir, ama başarısızlık olduğunda bedelini başkanlar öder’ diyerek bulunduğunuz pozisyonun zorluğunu başından beri hep dile getirdiniz. Sizi bu zorlu sınava cesaret ettiren temel motivasyon neydi? 

Çok sıkıntılı bir dönemdi. Kulübün içinde bulunduğu durumdan dolayı kimsenin o yükün altına girmeyeceği gibi bir izlenim oluşturulmuştu kamuoyunda. Ama yapısı itibarıyla Trabzonspor’a baktığınız zaman, hiçbir şekilde böyle bir algıyı hak edecek bir kulüp değil. Trabzonspor hangi şartlar altında olursa olsun her türlü türbülansın içinden çıkabilecek dinamiklere sahip. Ben bunu bildiğim, buna inandığım için göreve geldim. Neticede bugün gelmiş olduğumuz noktaya bakarsak haksız olduğum söylenemez. Yola çıkışım böyleydi. Bir de tabii şu: Çok sevdiğim, sevdalısı olduğum kulübün kamuoyunda bu şekilde algılanmasına da bir isyandı benimkisi. Biraz da bu var yani işin içerisinde, özetle.

Sizin göreve gelişinizin arka planında hem kulübe duyduğunuz sevgi hem de kamuoyundaki Trabzonspor algısına dair başkaldırınız var öyleyse… Ki tüm bu duygular bugün Trabzonspor’u bambaşka bir yere taşıdı, imajını yeniledi, kulübe büyük bir irtifa kazandırdı.

İrtifayla beraber çok şey kazandık. Her şeyin ötesinde, taraftarımızı yeniden kazandık. Özellikle genç jenerasyonu… Bugün 7-18 yaş grubuna baktığımız zaman azımsanmayacak bir taraftar kitlesine sahibiz. Üstelik tutkuyla kulübüne bağlı olan bir taraftar kitlesi bu. Üstelik kamuoyunda yaratılan ‘Trabzonspor bir daha şampiyon olamaz’ algısına rağmen çok ciddi bir tutkuyla kulübüne bağlı, inanılmaz bir kitle vardı. Bu nedenle onların mutluluğu çok ama çok önemliydi. Onların bu başarıyı yaşamaları, aslında şampiyonluğun çok ötesinde bir anlam ifade ediyor: Bu takım ‘yapar’! Geçmişte de ‘yapmıştı’ ve ‘yine yapacak’. İşte ‘yine yapacak’ın fitilini bu şampiyonluk ateşledi.
Kütüphanenizi incelediğimde Trabzon üzerine çok sayıda kitap olduğunu görüyorum. Sizin tutkunuz sadece kulübe değil aslında, şehre karşı da büyük bir tutku, ilgi ve bağlılık sergiliyorsunuz.

Tabi, köklerinizin filizlendiği topraklar… 1970’te İstanbul’a geldikten sonra birkaç sene içinde ve yıllar geçtikçe bunu çok daha iyi algıladım: Burada her zaman yabancıydık biz. Yetmişlerde daha da yabancıydık. Okulda, yatılı okulda; Anadolu’dan gelenler de vardı benim gibi, İstanbul’un çeşitli semtlerinde doğup büyüyen arkadaşlarımız da. Orada ‘lazoğlu’ tabiri sürekli kullanılırdı benim için. Bu toprakların bir parçası olmadığımı o ilk iki üç sene içinde çok iyi anladım. Ama Trabzonspor’un o zamanki adıyla 1.Lig’e çıkmasıyla birlikte elde ettiği başarılar, şampiyonluklar, bu şehirde bize çok farklı bir kimlik kazandırdı. Başımızın omzumuzun üzerinde dik dolaşmasını sağladı. Ve bu gurur giderek arttı. Bu İstanbul’la sınırlı değil, Türkiye’nin her yerinde böyle. Bize olan bakış açısı da farklılaşmaya başladı. ‘Bu bizden birisi değil’ dediler yine ama ‘Bunlar da güçlü, bunlar da farklı’ da diyebildiler. Farklılığımızı orada ortaya koyduk.

Ben kendi penceremden bakarak söylüyorum: Bana farklı bir kimlik kazandıran bir kulübe ben de çok şeyler borçlu olduğumu hep hissettim. Hala borçluyum, hepimiz borçluyuz. Bizi çok farklı bir noktaya taşıdı Trabzonspor. Yardıma ihtiyacınız olduğu bir anda, sizi kolunuzdan tutup karşıdan karşıya geçiren bir insana karşı bile bir şükran hissedersiniz. Benim de tam olarak hissettiğim oydu. Bana farklı bir kimlik verdi, farklı olarak değerlendirilen, algılanan, bir türlü kabullenilmeyen bir topluluk üç dört sene sonra insanların gözünde çok farklı bir noktaya geldi. Bize tüm bunları kazandıran kulübe karşı borçlu olduğumuzu düşünüyorum ben. Trabzonlu olmak farklı. Her yerde söylüyorum. Her yönümüzle farklıyız. Yapı olarak yemeği hızlı yiyen, horonu hızlı oynayan, yaptığı her işi hızlı yapan, bir an önce neticeye gitmeye uğraşan bir yapımız var. Ülke genelindeki diğer insanlardan ayıran en temel özelliklerden biri bu. Bir diğeri hırsımız, başarma arzumuz…

Başkan 4

Peki siz sözünü ettiğiniz bu borcun ne kadarını ödediğinize inanıyorsunuz? Yahut ne kadar daha hizmet etmeniz gerekli bu karşılığı verebilmek için? Bu duygusal tatmini günün birinde yaşayacağınıza inanıyor musunuz?

Bugün bakıyorsunuz Allah sağlık versin, efsanevi başkanlarımızdan Şamil Ekinci bile rahatsız olmasına rağmen elinden geldiğinin ötesinde yine Trabzonspor ile ilgileniyor. Diğer tüm başkanlarımız aynı şekilde. Trabzonspor’da ben yapacağımı yaptım, deyip köşesine çekilen ne bir başkan ne bir yönetici var. Trabzonspor’u farklı yapan bir başka neden de bu: Herkes elinden geleni fazlasıyla yapıyor, hizmet etmeye devam ediyor. Benim için de şu var: Borcumu ödedim diye bir şey yok. Benim bu kulübe borcum çok büyük. Öyle de tahmin ediyorum ki bu borcun tamamını ödeyemeden bu dünyadan göçüp gideceğiz. Herkesten helallik istendiği yerde kendim için söylüyorum; Trabzonspor’dan da helallik istenmesini ben şahsen isterim. Çünkü bize çok şey verdi. Hizmet ettiğimiz yapı sıradan bir yapı değil. Hizmet ettiğimiz yapı Trabzonspor. Ancak bu yapının içine girdiğiniz zaman büyüklüğünü kavrayabiliyorsunuz. Özellikle 1970’lerin öncesine gidersek İstanbul, Ankara yahut İzmir gibi bir şehirde kolaydır, her türlü imkânın olduğu ama yine de imkansızlıklar varmış gibi değerlendirildiği günlerde, oralardaki insanların bazı şeyleri başarması normal karşılanabilir. Ama ülkenin doğusuna gittiğiniz zaman orada bazı faaliyetleri gerçekleştirmeniz için ortaya koymanız gereken çaba, örneğin İstanbul’daki bir kurum, kulüp, şirket yahut kişinin göstermesi gerekenden üç dört kat fazladır. Sıkıntıların olduğu bir coğrafyada, öyle bir dönemde Trabzonspor ülke futbolunun çok önemli bir değeri oluyorsa, bunu idrak ettiğiniz an bu sizi ürpertiyor bir kere! Nasıl ağır bir sorumluluk yüklendiğinizin farkına varıyorsunuz. İşte o fark edişi yaşadığınızda da, bunun karşılığını bir şampiyonlukla, iki şampiyonlukla ödeyebileceğinizi düşünmüyorsunuz. Bu noktada hedefi şampiyonluk üzerinden ifade etmek de doğru değil zaten. Her zaman söylediğim gibi burada önemli olan şey süreklilik… Sürdürülebilir başarıyı getirebilmek için ne yapıyorsak sağlam temellerin üzerine inşa etmeliyiz. Benim için bu şampiyonluk yapmaya çalıştığımız şeylerin küçük bir ödüllendirmesi… Yapmamız gereken o kadar şey var ki! Şampiyonluk kupasının arkasına sığınarak yapacağımızı yaptık deyip bir köşeye çekilirsek Trabzonspor adına hayatımızın hatasını yapmış oluruz.

Ahmet Ağaoğlu'dan şampiyonluk töreninde Fenerbahçe'ye gönderme - Ajansspor.com

Siz Trabzonlu olmanın farklı olduğunu söylerken hem karaktere hem ruha hem de kulübün DNA’sına işleyen bir farklılıktan söz ediyorsunuz sanıyorum… Ve anladığım kadarıyla bölgenin, coğrafyanın şekillendirdiği bir tarih ve tipoloji bu?

Kesinlikle, çünkü yaşadığımız coğrafya kolay bir coğrafya değil.  Dağın tepesinde doğuyorsunuz, okula beş kilometre mesafe, yol yok, tırmanarak okula gidiyorsunuz. Bugün insanların doğa sporu olarak yaptığı ‘hiking’i siz doğduğunuz günden itibaren mecburen yapıyorsunuz. Bu bile ciddi bir mücadele. O coğrafya sizi şekillendiriyor. Ben bunun coğrafyayla doğrudan ilgili olduğuna inananlardanım. Bunları üst üste koyduğunuz zaman farklı bir profil çıkıyor ortaya. İşte bu, Trabzon insanı. Ama tüm bu dediklerimi Trabzonspor taraftarı bağlamında yeniden göz önünden geçirirsek, çok sabırsız; istediğini, hedefi yakalamayı yarın değil, bugün değil hatta dün yakalamış olmayı hedefleyen bir kitleden söz ediyoruz. Bunun zaman zaman pozitif yansımaları oluyor, zaman zaman olumsuz yönlerini yaşıyoruz hep birlikte.

Trabzonspor 2 Ağustos 1967’de kuruluyor, kurulduğunun ertesi günü yerel gazetelerde şöyle bir ilan çıkıyor: Parola Birinci Lig! Yani daha dün kurulduk demeden, hemen bir hedef belirlenmiş ve onun çalışmalarına başlanıyor.
Bu çok normal tabi. Bazı kulüp başkanlarının Trabzonspor’la alakalı ifadelerini görünce tekrar tekrar düşünüyorum; kulüp başkanlığı yapacak insanların sadece kendi kulüpleri ile değil ülke futbolunun tarihini de belli ölçüde bilme zorunlulukları var. Ülke futbol tarihinin sadece kendileri ile sınırlı olduğunu düşünen insanların yaratmaya çalıştığı bir algı da var. Ertesi gün ‘Parola Birinci Lig’ diye ilan verilmesinin altında yatan birtakım gerçekler var. Trabzon’da futbolun tarihi Trabzonspor ile başlamıyor. Cumhuriyet’ten önce Trabzon’da futbol müsabakaları yapılıyor. Temeli çok eskiye dayanan kulüplerimiz var. İdmanocağı, Necmiati, İdmangücü… İdmanocağı-İdmangücü rekabeti de Trabzon’a çok şey katmıştır. Biz rekabeti çok seven bir toplumuz, şartlar ne olursa olsun rekabetten besleniyoruz. Bizde sabah evde başlar rekabet. Kapının dışına çıktığı zaman o rekabeti mahalle düzeyine taşırız. Mahalle karşı mahalleyle, ilçe diğer ilçe ile rekabet içindedir. Doğusu batısının, merkez ilçelerinin rakibidir. Bu, Trabzonspor’u bugün bu noktaya taşınan en önemli faktörlerden birisidir. Fenerbahçe Galatasaray birbirleri ile rekabet ederken, Trabzon kendi içinde yaşamıştır bu rekabeti ve bu rekabet Trabzon’da futbolu çok üst seviyelere taşımıştır.

Ertesi gün verilen ilanın arkasında yatan bir diğer gerçek de şu: 1922 yılında Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı kuruluyor ve Trabzon bu kuruluşa ilk üye olan, fikstür dahilinde yerel ligini organize eden ilk üç şehirden biri. Cumhuriyet Türkiyesi’nde futbol adına basılmış olan kitap Trabzon’da rahmetli Süleyman Rıza Kuğu’nun yayımladığı Asosyeşın Futbol kitabıdır. Kısacası futbol Trabzon’da altyapısı çok sağlam temellere dayanan bir olgu. Büyüklerimiz Birinci Lig diye bir hedef belirlerken o ulaşılmaz bir hayal değil. Zaten Trabzon İdmanocağı’nın 1965’te Türkiye Kupası’nda Beşiktaş’ı elemesi, Trabzon futbolunun gücünün en belirgin göstergelerinden biriydi. Madem bu kadar güçlüydünüz, Trabzonspor daha önce kurulsaydı, 1959’da kursaydınız diyenler var. Onlar bir şeyi ihmal ediyorlar: 1960’larda Trabzon’dan İstanbul’a karayolu ile üç güne geliyordunuz. Bu mesafede bir şehrin takımının böyle bir yapı içerisinde yer alması o zaman fiziki olarak zaten mümkün değil.

Ahmet Ağaoğlu'ndan Fenerbahçe'ye gönderme! Şampiyonluk kutlamalarında çarpıcı sözler... - Galeri - Spor

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.