Dolar 32,3003
Euro 34,9829
Altın 2.444,13
BİST 10.173,42
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Trabzon 17°C
Az Bulutlu
Trabzon
17°C
Az Bulutlu
Çar 15°C
Per 17°C
Cum 18°C
Cts 18°C




















Akademi dünyasındaki İsrail yanlısı tutumun “bilimsel olma” iddiasına gölge düşürdüğü belirtiliyor

Akademi dünyasındaki İsrail yanlısı tutumun “bilimsel olma” iddiasına gölge düşürdüğü belirtiliyor
21 Şubat 2024 11:10
66
A+
A-

İSTANBUL (AA) – HALİL İBRAHİM MEDET – Akademisyenler ve akademik kuruluşların, 7 Ekim saldırıları nedeniyle Hamas'ı kınarken İsrail'in sivillere yönelik çok daha yıkıcı saldırılarına tepki göstermemesinin objektifliği zedeleyip akademinin bilimsel otorite olma iddiasını kaybetmesine yol açtığı kaydediliyor.

Doha Üniversitesi Lisansüstü Çalışmalar Enstitüsü Başkanı Sudanlı-İngiliz düşünür Doktor Abdelwahab el-Affendi, AA muhabirine, soykırım çalışmaları yapan İsrail yanlısı akademisyenlerin tutumunu değerlendirdi.

Affendi, İsrail'in Holokost üzerinden akademide soykırım suçlamalarına karşı dokunulmazlığını teyit etmeye çalıştığını belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"Holokost'un hem soykırım paradigması hem de benzersiz ve tekrarlanamayan bir olay olarak ele alınması, bir paradigma benzersiz olamayacağı için (soykırım çalışmalarında) akademik alanı karmaşık hale getirdi. Aynı zamanda İsrail'in Holokost'u sahiplenmesi, İsrail'in soykırım suçlamalarına karşı dokunulmazlığını teyit etmek ve soykırım prizmasının Filistin vakasına uygulanmasını engellemek veya bazı yazarların yaptığı gibi Nekbe'yi (Büyük Felaket) yavaş ilerleyen bir soykırım olarak tanımlamak için kullanıldı."

Akademisyenlerin, İsrail-Filistin meselesi gibi ciddi konularda objektifliğini korumasının zor olmadığını ve "taraf" olmanın soykırım çalışmalarının kaçınılmaz bir parçası olduğunu aktaran Affendi, bu alanda çalışanların "soykırımı destekleyen veya inkarı teşvik eden" araştırmalar yapmasının düşünülemeyeceğinin altını çizdi.

Affendi, asıl amacı yaşananları inkar olan soykırım araştırmacılarının araştırmacı olarak güvenilirliklerini ve statülerini kaybettiklerini vurgulayarak, "Zulümler ve savaş suçları yeterince ciddi konular. Düşünce ve medya aracılığıyla bunları desteklemek suçtur hatta Birleşmiş Milletlerde bunların devamı yönünde oy kullanmak daha da ciddi bir suçtur. Aynı zamanda soykırımın inkar edilmesi veya teşvik edilmesi de suçtur. Özellikle de Uluslararası Adalet Divanının bunların büyük olasılıkla meydana geldiğini tespit etmesinden sonra." değerlendirmesini yaptı.

– "Akademi (tarafsız) bilimsel otorite olma iddiasını kaybetti"

İsrail'in Gazze'de yaptığı soykırıma yönelik eylemlerin varlığını kısmen kabul eden bazı akademisyenlerin, İsrail'i savunmaya devam ettiğini dile getiren Affendi, UAD'nin kararının bu bahaneyi ortadan kaldırdığını ve "Holokost ve Soykırım Çalışmalarına" biraz anlam kazandırdığını söyledi.

Affendi, çok sayıda akademisyen ve araştırma merkezinin nispeten az sayıda ölü ve İsrail lehine olan bariz güç dengesizliğine rağmen Hamas'ın 7 Ekim saldırısını soykırım olarak kınayan basın açıklamaları yaptığını hatırlatarak, şunları söyledi:

"(Aynı kişi ve kuruluşlar) İsrail'in sivillere yönelik büyük ve çok daha yıkıcı saldırısına sessiz kaldı. Böylece akademik camia, şu ya da bu tarafın propaganda makinesinin bir parçası olmaktan ziyade bilimsel otorite ve bu tür anlaşmazlıklarda hakim olma iddiasını kaybetti. Tartışmanın ana noktası, İsrail'in Gazze'deki soykırım eylemlerini onaylamak veya reddetmek. Her iki taraf da sivillere yönelik gelişigüzel saldırıların, altyapının, tıbbi tesislerin, geçim kaynaklarının yok edilmesinin ve yardımların engellenmesinin en azından savaş suçu veya insanlığa karşı suç olduğu konusunda hemfikir. Çoğu kişi bunun Soykırım Sözleşmesi kapsamına girdiği konusunda hemfikir. Ancak İsrail yanlısı akademisyenler ve propagandacılar, bunların sadece haklı bir savaşta ikincil zararlar olduğunu ve dolayısıyla soykırım olarak sayılamayacağını savunuyor."

Soykırım Araştırmaları Dergisi (JGR) için yazdığı bir makalede "Eğer bir dizi eylem, soykırım olup olmadığı konusunda bir tartışmaya yol açacak kadar soykırıma yaklaşıyorsa, o zaman 'eğer' veya 'ama' olmadan kınanabilecek kadar kötüdür. Amaç adaletsiz bir sistemi sürdürmekse bu daha da kötüdür." ifadesini kullandığına dikkati çeken Affendi, sözlerini şöyle tamamladı:

"Sözde büyük demokrasilerin yalnızca gizli anlaşma yapmak ve zulmü inkar etmekle kalmayıp, aynı zamanda cinayet ve kargaşaya fiilen katıldığında, soykırım araştırmalarının tüm amacını ve anlamını yitirdiğini düşünüyorum. JGR tarafından geçen aydan itibaren düzenlenmeye başlanan 'İsrail-Filistin: Vahşet Suçları ve Holokost Krizi ve Soykırım Araştırmaları' forumunun, akademik alana akıl sağlığını ve otoriteyi yeniden kazandırmak ve kendisini propaganda ve partizanlık labirentinden kurtarmak için iyi bir başlangıç olduğuna inanıyorum. Bu trend devam etmeli."

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.