Dolar 32,3978
Euro 34,7823
Altın 2.433,24
BİST 10.051,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Trabzon 17°C
Az Bulutlu
Trabzon
17°C
Az Bulutlu
Sal 17°C
Çar 16°C
Per 17°C
Cum 18°C




















Fahrı Koc Mal sahibi, mülk sahibi

Fahrı Koc Mal sahibi, mülk sahibi
6 Mart 2021 11:07
1.064
A+
A-

Mülkün sahibi Allah’tır. “(Resûlüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin.”  (Âl-i İmrân; 26) ayetiyle bunu açıkça dile getirmektedir.

Pekâlâ: Mülkün sahibi insanlar olsaydı ne olurdu? Yine Kur’an-ı Kerim ile cevap verelim. “Yoksa onların mülkten (hükümranlıktan) bir nasipleri mi var? Öyle olsaydı insanlara çekirdek filizi (kadar bir şey bile) vermezlerdi.”  (Nisâ; 53). Demek ki insanlar mülk sahibi olduklarında azgınlaşıyor ve cimrileşiyorlar.

Mülk Firavun’ un elinde olduğunda; “Ben, sizin en yüce Rabbinizim!” (Naziât; 24) dedi ve “Firavun kavmine seslendi ve şöyle dedi: Ey kavmim! Mısır mülkü ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Hâla görmüyor musunuz?”  (Zuhruf; 51) diyerek böbürlendi.

Mülk Nemrud’un elinde olduğunda: “Allah kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik) verdiği için şımararak Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya gireni (Nemrut’u) görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabbim hayat veren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim, demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı. Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez”.  (Bakara; 258) diye peygamberle tartıştı.

Mülk Karun’un elinde olduğunda: “Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).”  (Kasas; 78) diyerek her şeyi kendinden zannetti.

Mülk Şeytan’ın elinde olduğunda: “Derken şeytan onun aklını karıştırıp Ey Âdem! dedi, sana ebedîlik ağacını ve sonu gelmez bir saltanatı göstereyim mi?”  (Tâhâ; 120) diyerek sapıttı.

Demek ki İnsan mülke ulaştığında ya Firavun gibi, ya Karun gibi, ya Nemrud ya da Şeytan gibi olmaması gerekir.  “Gerçek şu ki, insan kendini kendine yeterli görerek azar”.  (Alak; 6) Hâlbuki “O gün, mülk Allah’ındır. İnsanlar arasında hüküm verir. (Bu hüküm gereği) iman edip iyi davranışlarda bulunanlar Naîm cennetlerinin içindedirler.”  (Hac; 56) ve “O gün onlar (kabirlerinden) meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. Bugün hükümranlık kimindir? Kahhâr olan tek Allah’ındır”.  (Mü’min; 16)

Behlûl Dânâ bir gün, Hârûn Reşîd’e; “Senin bu saltanatının değeri olsa olsa bir bardak sudur” der.

Reşîd, Behlûl’e; “Ben şarkın en büyük padişahıyım. Söylediğin laf mı? Benim saltanatım altında, nice şehirler, nice mülkler var.”

Behlûl Dânâ, “Söylediğimi ispat edebilirim” der.

Hârûn Reşîd  “Tamam” deyince,

Behlûl Dânâ, “Sana iki sorum var. İşte birincisi: Çölde susuz kalıp, ölüm hâline gelsen. Birisi çıkıp ‘Saltanatının yarısını verirsen sana su verip seni ölümden kurtarırım’ dese ne yaparsın?”

 Hârûn Reşîd, hiç düşünmeden şu cevâbı verir: “Elbette ölmemek için adamın teklîfini kabûl ederim, nasıl olsa mülkümün geri kalan yarısı bana yeter.”

Behlûl Dânâ, ikinci sorusunu sorar: “Peki, içtiğin suyu çıkaramasan, sen kıvranıp dururken birisi çıkıp ‘Mülkünün geri kalanını bana verirsen o suyu çıkartırım’ dese ne dersin?”

Hârun Reşîd, “Mecbûren veririm” deyince

Behlûl Dânâ: “Gördün mü bak! Senin saltanatının değeri işte bir bardak su kadar!”der.

Mal da yalan mülkte yalan, gel biraz da sen oyalan…Şaır Kamıl Cakır Dan Alıntı

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.