Dolar 32,1367
Euro 35,1122
Altın 2.473,45
BİST 10.158,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Trabzon 17°C
Az Bulutlu
Trabzon
17°C
Az Bulutlu
Cum 18°C
Cts 18°C
Paz 19°C
Pts 20°C




















‘Mitoloji ve semboller derya gibi…’

Mitolojiden, efsanelerden, tarihten feyz aldığı romanlarıyla tanınan Burak Eldem, dördüncü romanı ‘Tavuskuşu Güncesi’nde, yakın geçmişin dönüm noktalarına da selam verdiği bir anlatı kuruyor. Eldem “Mitoloji bir derya, bu deryadan birkaç kap suyu hikâyelerime taşımayı çok seviyorum” diyor.

‘Mitoloji ve semboller  derya gibi…’
28 Şubat 2021 10:48
224
A+
A-

Yeni romanınız ‘Tavuskuşu Güncesi’ yaklaşık 10 senelik bir aranın ardından geldi. Bu uzun aranın nedeni neydi?
‘Tavuskuşu Güncesi” için bir tür ‘prolog’ oluşturan bir novella niteliğindeki ’Diren Aklım’ı, 2013 Eylül’ünde yayımlamıştım. Aslına bakarsanız yedi buçuk yıl geçti. Bu sürenin iki yılı da yayımlanma süreciydi ki, pandemi koşulları yüzünden beklenmedik biçimde uzadı. Üzerinde titizlikle durduğum, her ayrıntısını çok önemsediğim bir roman oldu ‘Tavuskuşu Güncesi’. Hikâyenin oluşturulmasından karakterlerin yaratılmasına ve olay örgüsüne dek her şeyi, kılı kırk yararak yaptım. Aşağı yukarı her bölümü tamamladığımda, metni demlenmeye bırakıp bir süre sonra yeniden elden geçirdim. Roman, birbirine görünmez iplerle bağlı iki eksende yürüyor: Biri, yaşadığı fiziksel ve ruhsal travmanın ardından bir rehabilitasyon süreci için Göcek’e gelen Metin’in hikâyesi. Diğeri de kurgu ilerledikçe onunla ilişkisi ortaya çıkmaya başlayan, 1972 kışına ait meçhul bir günlük. Bu iki eksenin olabildiğince tutarlı biçimde paralel yürümeleri ve bir kavşakta kesişmeleri gerekiyordu. Bu da her ayrıntının tek tek düşünüldüğü dikkatli ve uzun bir yazma süreci gerektirdi.

12 Mart dönemi, Gezi direnişi, Fatsa direnişi gibi yakın tarihimizin güncel olaylarını fantastik diyebileceğimiz bir roman formunda anlatıyorsunuz…
Romanda yakın geçmişle ilgili hissedilen siyasi/psikolojik doku, ‘asıl hikâye’ için bir zemin niteliği taşıyor. Bu zeminin üzerinde, belki ‘fantastik’ olarak adlandırılabilecek bir başka olay örgüsü var ki, kurgu ilerledikçe sözünü ettiğim zeminle bütünleşmesini sağlıyor anlatının. 1968 kuşağından bugüne uzanan bir süreç içinde, mücadelenin romantizmi ve yenilgiyle karşılaşıldığı anda yılgınlığa düşülür gibi olmasına yol açan entelektüel ve psikolojik unsurlar, ana hikâyenin fantastik yapısı içinde, bir başka gözle sorgulanıyor.

İnsanları gerektiğinde koruyup kollayan, onlara kadim bilgileri öğreten Gözcüler gerçekten var olsaydı bugün nasıl bir dünyada yaşıyor olurduk?
Bu tema, birçok mit ve efsanenin içinde binlerce yıl boyunca taşınıp bize kadar iletilmiş. Aslına bakarsanız ben Gözcü temasını sadece bazı şeyleri farklı bir gözle sorgulamama yardımcı olduğu için kullandım ve okuru bir başka soruya yönlendirmeye çalıştım. Yaygın komplo teorileri vardır: ‘Büyük güçler’ her şeye karar verir, her hareketimizi izler, onların istemediği hiçbir şey olmaz diye başlar ve bizi kalabalık kadrolu bir filmdeki çok önemsiz figüranlar düzeyine indirerek tamamlanır. İşte bunların olabilecek en uç noktasını kurgulayıp sordum soruyu: Diyelim ki durum bu, biz ne yapacağız peki? İlkelerimizi, inandığımız değerleri ve onlar için verdiğimiz mücadeleyi önemsiz mi kılıyor bu? Romanda Metin’in verdiği yanıt, fantastik bir olgu üzerinden ‘özgür irade’ye işaret ediyor zaten: Neysek oyuz, neye önem veriyorsak onun için uğraşmaya devam edeceğiz. Yaşamak, direnmektir.

Mitolojiden, efsanelerden, tarihten yararlanıyorsunuz; ezoterik metinleri, kadim bilgileri, sembolleri seviyorsunuz ve onlardan ilham alıyorsunuz. Nasıl başladı bu merakınız?
Tarih merakım çok çok eski. Daha ilkokul öğrencisiyken bulabildiğim, elime geçen her kaynağı okuyarak eski toplumların düşünce ve inanç biçimlerini, sembollerini, efsanelerini anlamaya çalışırdım. Daha sonra bu, Jung psikolojisiyle de ilgilenmeye başlayınca benim için daha besleyici hale geldi. Kolektif bilinçaltı, arketipler ve insanın binlerce yıllık hikâye anlatma merakı üzerinden baktığınızda muazzam bir kaynak çıkıyor karşınıza. Mitoloji ve semboller, derya gibi bir şey. Ben de bu deryadan zaman zaman birkaç kap suyu hikâyelerime taşımayı çok seviyorum.

TAVUSKUŞU GÜNCESİ ‘Mitoloji ve semboller derya gibi...’
Burak Eldem
Doğan Kitap, 2021
512 sayfa, 50 TL.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.