MİLLETİMİZ ACİLEN REFAHA KAVUŞMALI

NEVZAT AKSOY
MİLLETİMİZ ACİLEN REFAHA KAVUŞMALI
Değerli okuyucularımıza dua ve selamla yazıma başlıyorum.
Siyaset, menfaatin, bireysel arzuların ön planda olduğu; her şeyden tasarruf edilirken, “itibardan tasarruf edilmez” anlayışıyla şekillendiği bir zemine sürüklendi. Bu süreçte, asıl amaç olan ülke ve milletin bekası, yani siyasi misyon, ne yazık ki unutuldu.
Gaye ülke ve millet iken, yönetime talip olma arzusu, bu hedefle eşgüdümlü bir şekilde yürütülemedi. Siyasi partiler iktidara geldikçe güç kazandı, ancak ekonomik ve idari mekanizmalarda yaşanan güç patlaması, millete verilen sözlerin ve devlete edilen yeminlerin unutulmasına neden oldu. Hâlen de bu unutulmuş sorumluluk bilinci ciddiye alınmıyor.
Zaman ilerliyor, ancak milletin omzuna binen yük hafiflemiyor. Ülke de refah seviyesine ulaşma yolunda ciddi bir mesafe kat edemiyor. Kişisel güç, parti menfaati, itibar yarışı her geçen gün büyürken, Türkiye’de A’dan Z’ye birikmiş sosyal ve ekonomik sorunlar gün yüzüne çıkıyor. Hayati öneme sahip meselelerimiz, adeta patlamaya hazır bir mayın gibi içimizi kemiriyor.
Peki, siyasi yönetim bu sorumluluğun ne zaman farkına varacak? Her geçen gün biriken vebalden ne zaman kurtulacak?
Aslında bugün yöneticilerin eksik ve yanlış kararlarının bedelini, halk büyük bir ızdırapla ödüyor. Bu, yönetenlerin üzerinde büyük bir vebaldir. Bu, hakka ve insanlığa bir eziyettir.
Güçlü olanlar, zayıf olanların sesini bastırmış; insanca yaşama hakkı elinden alınmış, insanlar kaderlerine terk edilmiştir. Eğer bugün benim ülkemin insanı, en temel ihtiyacı olan gıdayı karşılamakta zorlanıyor, yeterince beslenemiyorsa bu bir adaletsizliktir. Bu, başarılı bir yönetim değil, olsa olsa bir zulümdür.
Hâlâ sanki bir rüyadayız. Ülkede yaşanan yüksek enflasyon ve hayat pahalılığına alışamıyoruz. Eskiden enflasyon dalgaları kısa sürede tolere edilebiliyordu. Şimdi ise hayatlarımızı uzun süre etkileyen, kronik bir sorun hâline geldi.
İnsanımız bu ağır hayat şartlarını hak etmiyor. Acaba bu tablo, yönetenleri rahatsız ediyor mu? Onları harekete geçiriyor mu?
Eğer biz gerçek niyetlerimizin yalancısı olmaya devam edersek, sadece güzel günlerin hayalini kurarız. Ancak rüyalarla mesut bir ülke olunmaz. Gerçeklerle yüzleşmek zorundayız.
Adaletle, hakkaniyetle, tam bir sorumluluk bilinciyle hareket edip, bu ülkeyi ve milleti mutlu insanlar topluluğuna ve kalkınan bir ülkeye dönüştürmeliyiz.
Bugün sadece sözlerle iyi bir yolda olduğumuzu söylüyoruz. Fakat reel hayat, hiç de öyle olmadığımızı gösteriyor ve acilen önlem almamız gerektiğini işaret ediyor.
Yönetim olarak ne zaman fabrika ayarlarımıza dönersek, işte o zaman ülkeye ve millete gerçek vazifemizi yerine getirmiş oluruz. Bugün hepimizin cebinden, farkında olmadan, geçmişe kıyasla yüzde 40-50 oranında bir kayıp yaşandı. Bu kaybı telafi etme niyetiyle harekete geçen ve bu aksaklığı çözümle sonuçlandıran bir yönetim ortaya çıktığında, işte o zaman başarıdan ve hakkı hakka teslim etmekten söz edebiliriz.