Bindik ellisekizde ömür denen takaya
Kâh gerçeğe inandık, kâh inandık şakaya
Bir şimşek gibi atıp altmış üçü arkaya
Taka geldi dayandı altmış dört plakaya
Benim sandım şu dünyanın tapusu
Cem eyledim, bir ömürmüş hepisi
Kapandı yüzüme gençlik kapısı
Tahir artık bu kapıdan zor girer
Tam da kalandar gecesi doğmuşum.
Kız-erkek ailemin tek çocuğu olduğum için doğum tarihimi saati ile birlikte aile fertlerinin yaşı yetenlerinden herkes bilir. Kalandar, Rumi yılbaşıdır, zemherinin ortasıdır.
Yanı kış ortası.
Yöremizde kalandar kutlanırdı; sanırım rumlardan kalma bir gelenekti.
Nikos Kazancakis’in “Zorba” adlı romanından bu geleneğin Yunanistan’da kutlandığını öğrendim.
Gelenek şöyledir; çocuklar sabah namazından sonra komşuları dolanır, ellerindeki güğüm ile gittikleri evin köşe bucağına su serper ve şu tekerlemeyi söylerler; “kalandaris-kulandaris altına dişi buzak, kalandaris-kukandaris üstüne erkek uşak”.
Yanı ahırda ineği dişi buzak, evdeki gelini de erkek çocuk doğursun temennisinde bulunulurdu.
Bu temennilere karşılık kalandara gelen çocuklara hediye olarak elma, armut, ayva, fındik, ceviz gibi kış meyvelerinden ne varsa verilirdi…
Ben hem ana büyüğü hem ana küçüğü olduğum için ayağımın uğuruna inanılır, herkes benim gelmemi isterdi.
Şu fani dünyada iyisiyle-kötüsüyle 63 yıl ömür geçirdim. Halkın içindeki herkes gibi (elitler hariç) ne bulduysam onu yedim ve rızkı verene şükrettim.
Benim gibi günahkâr kuluna 63 yıl ömür verdiği için yine de nihayetsiz şükürler olsun Mevla’ma.
Artık “her mihnet kabulüm” diyorum.
Babamın öldüğü yaşa 2 yılım var.
Ömrü veren Allah, verirse de şükür, emanetini alırsa da şükür.
O’ndan başka kimimiz var ki.?
Doğum günümü tebrik edecek dostlarıma şimdiden hürmet, muhabbet, şükran ve en kalbi sevgilerimi yolluyorum.
Hakkım tarafına bilerek bilmeyerek geçmiş bütün canlılara hakkımı helal ediyorum; beni üzenler de dahil.
Hepinizi Allah’a ısmarlıyorum.
Şimdiden teşekkür edeyim, tek tek cevaplamak zor…