Dolar 32,4253
Euro 34,4712
Altın 2.489,78
BİST 9.679,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Trabzon 25°C
Açık
Trabzon
25°C
Açık
Çar 26°C
Per 19°C
Cum 18°C
Cts 18°C




















PROF. DR. ZERRİN ŞENTÜRK ile Tarihin gizemli derinliklerinde saklı şehir: SAGALASSOS ANTİK KENTİ

Prof. Dr. Zerrin Şentürk Fahri Yazar
11 Eylül 2021 14:03
1.696
A+
A-

Kaleler, harabeler, antik kentler; her zaman etkilemiştir beni. “Tarihin derinliklerinde çoğu bilinmeyen ne zor yaşantılara şahit olmuşlardır” diye düşünürüm. Savaşları, ilginç yaşamları, sırları gizler ruhunun derinliklerinde; özellikle de antik kentler. Medeniyetleri, kültürleri saklamıştır toprakların altında; yıllarca çıkarılmayı bekleyen.

Isparta’ya gittiğimde yakın illere uğramadan, hele de Burdur il sınırları içerisinde tarihle bütünleşmiş “Sagalassos Antik Kenti” ni ziyaret etmeden İstanbul’a dönemezdim. İlk defa göreceğim bu kentte doyasıya fotoğraf çekmek için yola çıktım; kenti, sanki ilk defa ben keşfedecekmişim gibi heyecanım doruk noktasındaydı. Ağlasun Kasabası’nın bizi karşılamasından sonra, arabayla yaklaşık 1500 metre yukarıya çıktığımızda, çeşmeleri, mağaraları, tapınakları, tiyatrosu, savaşlara mekan olmuş tepeleri ile bulutlara özenircesine, dantel gibi işlenmiş toprakların sahibi Sagalassos bizi kucakladı. Giriş kapısından içeriye adım atar atmaz, var olan heyecanıma, mutluluk ve hayranlık eşlik etti ki, ilk görüşte bile kendimi “Harikalar Diyarı” nda hissettim.

Gerek yurt içi ve gerek ise yurt dışında birçok antik kenti ziyaret etmeme rağmen, bu kent karşısındaki gibi hiç kendimi kaybetmedim. Daha önce gördüklerimden çok daha farklı; hatta büyüleyiciydi. Görkemli görüntüsü ile kendimi tarihle bütünleşmiş gibi hissettim; gözlerimin önünde türünün en etkin örneğini sergiliyordu bu antik kent.

Sagalassos Antik Kenti, Akdeniz Bölgesi’nin Anadolu tarihini yansıtan en önemli antik kentidir. Burdur’un Ağlasun ilçesi sınırları içinde ve ilçe merkezinden 7 kilometre kuzeydedir. Toroslara sırtını dayamış ve Akdağ’ın sarp yamacında yer alır. Denizden 1500-1600 metre yükseklikte, gökyüzüne yükselen büyülü ve gizemli bir yaşam alanı etkisi bırakır ziyaretçilerine.

Kronolojik olarak incelendiğinde, arkeolojik bulgulardan, insana ait ilk izler MÖ. 12000 yıllarına kadar uzanır. En eski yerleşik yaşam ise MÖ. 7000 yıllarında gerçekleştiği bilinir bu kentte. MÖ. 1200’den sonra Tunç Çağı’nın İmparatorlukları tarihten silinir ve Frig, Lidya ve Pers Uygarlıkları tarihte kendini gösterir. Sagalassos bölgesine yerleşen Pisidia’lılar, diğer uygarlıklarla yakın ilişki kurmuşlar ve böylece Sagalassos Pisidia Uygarlığı’nın başkenti ve Roma İmparatorluğu’nun en önemli şehirlerinden biri olmuştur. MÖ. 333 yılında Büyük İskender’in bölgeyi işgal etmesiyle kentte ve Pisidia’da Helenistik Dönem başlamıştır. 500-600 yıllarında yaşanan iki büyük deprem ve veba salgınından sonra, kentte yaşam tarıma dayalı olarak 1300 yılına kadar devam eder. 1300 yıllarında İskender Tepesi’nde bulunan Bizans Kalesi, Selçuklular tarafından yıkılır ve Selçuklular’ın ovadaki yerleşimi olan Ağlasun İlçesi ortaya çıkar. 1300 yıllarında Sagalassos’un terk edilmesinden sonra, Fransız gezgin Paul Lucas tarafından 1706 yılında kent yeniden keşfedilir. 1824 yılında ise Francis Arundel, buralarda incelemelerde bulunur ve harabelerin Sagalassos Antik Kenti’ne ait olduğunu ortaya çıkarır. 1885 yılında Polonyalı Kont Lanckoronski ilk kapsamlı bilimsel araştırmaları yürütür; 19. yüzyılda ise bilinen antik kent haline gelir. Sonraki yıllarda araştırmalar yönünden ihmal edilen kentte, 1983 yılında Stefan Mitchell yönetiminde araştırma başlatılır. 1986 yılında Katholieke Universiteit Leuven (Leuven Katolik Üniversitesi) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Marc Waelkens’ın Sagalassos’u ziyareti sonrası, 1990 yılında başkanlığını yürüttüğü ekip ile kazı çalışmalarına devam eder. 2013 yılında emekli olmasından sonra, aynı üniversiteden Prof. Dr. Jeroen Poblome kazı çalışmaları başkanlığını üstlenir ve halen kazı çalışmaları devam etmektedir.

Kentte dolaşırken Türkçe, Flemish ve İngilizce dillerinde açıklama içeren tabelalara rastladığımda çok şaşırmıştım. Belçika’da, Leuven Katolik Üniversitesi Matematik Bölümü’nde davetli araştırmacı olarak bilimsel araştırmalar yapmıştım ve kazıların aynı üniversiteden bilim insanları tarafından yürütülmesi beni gururlandırmıştı.
Sagalassos Antik kenti geniş bir alanı kapsadığından, sadece görmek değil, detaylarıyla fotoğraf çekmek için bütün gün kentte vakit geçirmeye karar verdim. Rotamı belirlemeden önce tüm dikkatimi Sagalassosluların kentlerini savundukları tepe olan ve tüm heybeti ile karşımda duran “İskender Tepesi” çekti. Büyük İskender bu tepeyi üs olarak kullanmış ve Sagalassosluları yenerek, kenti ele geçirmiştir. İskender Tepesi’nin arkasında, sırasıyla, tarihte önemli yeri olan Düzen Tepe ve 1800 metre yükseklikte Zincirli Tepe 2. Yüzyılda buradaki en büyük yerleşimin olduğu tepelerdir.

Sagalassos Antik Kenti, “Aşağı Kent” ve “Yukarı Kent” olmak üzere ikiye ayrılır. Sagalassos’a giriş yaparken yaklaşık 300 metre uzunluğunda, 10 metre genişliğinde ve 1. yüzyılın ilk yarısında yapılan “Sütunlu Cadde” de yürüyerek, Aşağı Kent’in merkezi olan “Aşağı Agora” ya varılır. Aşağı Agora, MÖ. 27-MS. 14 yılları arasında İmparator Augustus zamanında yapılmış ve ticari hayatın hüküm sürdüğü Aşağı Kent’in ana meydanıdır. Agora’nın kuzey batısında yer alan “Severuslar Çeşmesi,” sadece kalan kalıntıları ve parçalanmış heykelleri ile sizi karşılar.

Sütunlu Cadde’nin çıkışında Aşağı Agora’ya hakim bir tepede küçük bir tapınaktır; “Apollo Klarius Tapınağı.” İmparator Augustus zamanında Tanrı Apollo Klarius’a ithaf edilmiştir. 2. yüzyılda İmparator Hadrianus için yapılan, aynı zamanda Sagalassos’un itibarını yansıtan ve 138-161 yıllarında Antoninus Pius Dönemi’nde tamamlanan “Hadrian ve Antoninus Pius Tapınağı” nın yapılmasıyla, Apollo Tapınağı önemini yitirir. 400 yıllarında ise çok tanrılı inancın yerini Hristiyanlığın almasıyla kullanılmamaya başlanır; 450 yıllarında ise kiliseye dönüştürülür.

Aşağı Agora’nın sağ tarafında yer alır; İtalyan usulü bir hamam olan Sagalassos’un ilk hamamı. İmparator Hadrianus Dönemi’nde bu ilk hamamın üzerine büyük bir hamam kompleksi inşa edilir. İmparatorluk Dönemi “Roma Hamamı” Sagalassos’un en büyük binasıdır. Hamamın merkezinde törenlerin yapıldığı “Mermer Salon” (İmparator Salonu) yer alır. Haç biçimli büyük salon daha sonra halka açık bir ziyafet salonu olarak kullanılmıştır.

127-132 yıllarında yapılan “Hadrianus Çeşmesi,” 17 metre boyunda, Aşağı Agora’nın hemen yukarısında yer alır. Çeşme, Sagalassos’un ilk Roma şövalyesi Tiberius Claudius Piso’nun vasiyeti üzerine yapılmış ve Hadrianus’a ithaf edilmiştir. Yapı Edikula Mimarisi’nin bir örneğidir. 500 den sonra yıkılmış ve bir daha onarılmamıştır.

Hadrianus Çeşmesi’ni geçtikten sonra “Odeon” ile karşılaşılır. Kapalı bir tiyatro ve konser salonudur. Sagalassos’un Kültür Merkezi niteliğindedir. Yapımına MÖ. 27-MS. 14 arasında İmparator Augustus zamanında başlanır ve ana yapının tamamlanması 200 yıl sürer.

Odeon’u ziyaret ettikten sonra Yukarı Kent tüm ihtişamı ile bizi karşılamak için hazırdır. Zamanın saray yavrusu “Kent Konağı,” en gelişmiş halini 400 yıllarında yaşar. Güneyinde yer alan dört kenarı sütunlarla çevrili avluyu barındıran konak, Anadolu’daki en büyüklerindendir.

2. yüzyılın sonunda, lüks ürünlerin satıldığı bir pazar binasıdır “Macellum.” Mücevherler, müzik aletleri, cam ve metal ürünler satılan Macellum’da, Sagalassos’un varlıklı aileleri alışveriş yaparlardı.

Yukarı Kent’in en geniş alanı olan “Yukarı Agora” ya geldiğimde büyülenmiştim. Helenistik dönemde Sagalassos’un politik merkezi olan meydan, politika konuşmak üzere toplanılan bir yer olmuştur. Agora’nın üç tarafı portikolarla çevrilmiş ve meydanın dört köşesine 14 metrelik onursal sütun inşa edilmiştir. Yukarı Agora’nın güneybatı girişinde kemerli bir anıtsal kapı “Claudius Kapısı,” 37-41 yıllarında İmparator Caligula zamanında, Sagalassos’ta Kallikles isimli biri tarafından inşa ettirilmiş ve İmparatora ithaf edilmiştir. Zamanla İmparator Caligula itibarını kaybedip öldürüldükten sonra, adı, kemerli kapının yazıtından silinmiştir. Kapı yeni yazıtlarla Caligula’nın yerine geçen amcası Claudius ve abisi Germanicus’a adanmıştır. 43-46 yılları arasında, bu kemerli kapının bir benzeri, Sagalassos halkı tarafından tam karşısına inşa edilmiştir.

Sagalassos Antik Kenti’nde bulunan dört adet çeşmenin en ünlüsü aşkın çeşmesi “Antoninler Çeşmesi” dir. Kentin simgesi ve en popüler yapısı olan çeşme, büyük bir meydanda tüm ihtişamı ile karşılar ziyaretçilerini; ilgi çekici mimarisiyle; tarihe meydan okurcasına; tüm heybetiyle. Yukarı Agora’ya hakim konumda dimdik; tanrı ve tanrıçalarıyla tüm ilgiyi üzerinde toplar. Antoninler Çeşmesi, Antoninler Dönemi’nde 160-180 yılları arasında, Marcus Aurelius zamanında yapıldığından, çeşmeye bu isim verilmiştir. Çeşmenin en sağ ve en solunda Şarap Tanrısı Dionysos’un heykelleri, orta kısımlarda İntikam Tanrıçası Nemesis’in ve Sağlık Tanrıçası Coronis’in heykelleri, gelen ziyaretçilere çeşmenin suyundan ikram edercesine; hoş geldin dercesine dimdik ayaktadır. Mitolojik varsayımlara göre çeşmenin suyundan içenler, kısa sürede birine aşık olduklarından, çeşmeye “Aşıklar Çeşmesi” de denilmektedir. Yapımında yedi farklı renkli taş kullanılmış çeşme, işlemeleriyle adeta bir sanat eseridir. Tek katlı olan çeşme, 28 metre uzunluğunda ve 9 metre yüksekliğindedir. Çeşme 600 yıllarında depremde yıkılır ve üzeri toprakla örtülür. 1998-2010 yılları arasında restorasyon çalışmaları ile çeşme tekrar ayağa kaldırılır ve çeşmenin suyu çağlayarak akmaya devam eder günümüzde.

Çeşmeden akan suyla biraz ferahladıktan sonra, batıya yöneldiğimde “Kent Konseyi Binası” (Bouleuterion) dikkat çeker. MÖ. 1 yüzyılda Roma imparatorluk dönemi başlarında inşa edilmiştir.
Sagalassos’un Kent Konseyi Binası 400 yıllarında kullanımdan çıkar ve bulunduğu yer bir kilise avlusuna dönüşür. Avlunun olduğu yere St. Michael Kilisesi inşa edilir. 600 yılında depremde hasar görür ve yıkılır.

Kent Konseyi Binası’nın yukarısına doğru ilerleyince, MÖ. 50-25 yıllarında Sagalassos’un en yüksek noktasına inşa edilen “Dor Tapınağı” yer alır. Tanrı Zeus’a adanan tapınak, Antik Grek ve Roma Mimarisi’nin bir karışımını sergiler. 400 yıllarında tapınak kullanımdan çıkar.

Dor Tapınağı’nın hemen yukarısında yer alan ve 4. yüzyılda yapılan sur duvarlarıyla Dor Tapınağı’na bağlanan “Kuzeybatı Heroon,” 1. yüzyılda İmparator Augustus zamanında inşa edilir. 15 metre yüksekliğinde, kule benzeri ve uzaklardan da görülen, dikkatleri üzerine toplayan bir yapıdır. Heroonlar kahramanlar için yapılmış küçük anıtlardır. Heroon’un podyumu üzerinde, anıtı üç cepheden çevreleyen frizi görüp de etkilenmemek olanaksızdır. Gerçek boyuta yakın ölçüde 14 kız figürü ile dekore edilmiş frizde, kızlardan en baştaki kithara çalarken, diğerleri birbirinin şallarının ucunu tutarak dans eder. Dans eden kızlar süslemesi, Tanrı Dionysos Kültü ile ilgili bir temadır. Friz o kadar gerçekçiydi ki, gördüğümde kızların oyunlarına eşlik etmek geldi içimden ve kendimi yanlarında buldum bir anda. Biraz halay çekmiş kadar olsam da; yanlarından ayrılmak istemedim.

Bu enerjiyle, soluğu, ufak bir avlu etrafında düzenlenmiş “Geç Helenistik Çeşme” de aldım. Avlusunun üç tarafını çevreleyen dor düzenindeki ilginç sütunlardan oluşan mimarisi ile tarihin canlı tanığı idi bu çeşme.

120 yıllarında inşa edilen “Neon Kütüphanesi,” Titus Flavius Severianus Neon tarafından, babası için yaptırılır. Kütüphanenin taban mozaiği ilgi çekicidir. Ortada Truva Savaşı destanından bir sahne yer alır.

Sagalassos’un tepesine doğru yürümeye devam ettiğimde, tüm Sagalassos’a ve İskender Tepesi’ne hakim manzarası ile bir zarafet abidesi ve bugüne kadar gördüğüm en görkemli “Tiyatro” ile karşılaştım. Depremler nedeniyle büyük hasar görse de asaletinden bir şey kaybetmemişti. Kentin nüfusu 5000 kişi olmasına rağmen, tiyatro 9000 izleyici kapasitesinde yapılır. Tiyatro, Sagalassos’un antik değerini her yönüyle yansıtmaktadır. Bu arkeoloji harikasını dolaşırken, neredeyse üstümüze devrilecek şekilde eğreti duran alınlıkların altında adrenalin yaşamak, merdivenlere oturup tiyatro izliyor hayalini kurmak, taşlar arasında koşmak; yapılabilecek en güzel şeydi.

Dağ yamaçlarının eteğinde daha çok lahitlerden oluşan ve kentin en büyük mezarlıklarından biri olan “Batı Nekropol” ve kuzeyde kentin en küçük mezarlığı “Kuzey Nekropol”, Roma İmparatorluğu Dönemi’nde Tanrı Apollo Klarius için düzenlenen spor oyunları ve yarışmaların yapıldığı yer olarak dikkat çeken “Stadion,” tiyatronun doğusunda yer alan “Çömlekçiler Mahallesi,” kentin görülmesi gereken diğer sanat abideleridir.

Sagalassos Antik Kenti’nde yer alan heykellerin orijinalleri Burdur Müzesi’nde bulunmaktadır; burada sadece kopyaları bulunur. Birkaç ağır deprem yaşayan Sagalassos’da, birçok yapı aynı cazibesiyle bozulmadan günümüze kadar gelmiştir.

Tapınakları, çeşmeleri, tiyatrosu, gözünüzü okşayan coğrafyası ile antik sanatın ve tarihin, estetik mimariyle buluşma öyküsü, binlerce yıldan bu yana fısıldanır kulaklara; huzur verir ruhlara; kayalıklara sırtını dayamış bu görkemli zirvenin içerisinden; Sagalassos Antik Kenti’nden.

Yazı ve Fotoğraflar: PROF. DR. ZERRİN ŞENTÜRK
Köşe Bucak Dünya Dergisi – Sayı: 56

YORUMLAR

  1. Abdullah KILIÇ Burdur İl Kültür ve Turizm Müdürü dedi ki:

    Sayın Zerrin Hocama Sagalassos’u harika bir şekilde anlatan bu güzel yazı için teşekkür ederim.