NASIL BİR DÜNYA
• Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, en ufak bir müdahale şansı yok. En uygun şartlarda olması gereken yerlerde, olmaması gereken insanlar. Sistem öyle bir kurulmuş ki, müdahale etme şansın yok. Kimi patron kimi işçi, kimi en büyük servetlerde yüzüyor, kimi açlıkla mücadele ediyor. Üç dil bilen iki üniversiteyi bitirmiş genç işsiz, uyduruk diplomayla üst görevlerde bir çok liyakatsız bürokratlar, asgari ücretle geçinmeye çalışan insanlar varken, üç dört yerden yüksek maaş ve ikramiye alan insanlar, cezaevleri tıklım tıklım dolu ve her gün adaletin tartışıldığı ülke, KHK lerin Anayasayı bile ihlal eden kararları, insanların çok kolay suçlanabileceği, çok kolay işinden atılabileceği, kraldan çok kralcıların adaleti ve düzeni sağladığı, herkesin birbirini çok rahat fetöcü diye suçladığı, suçlayanların bu örgütün geçmiş yapılanmasına çok önemli rol oynadığı, iktidarda söz sahibi olanların liderine ‘ülkene dön’ ağıtları yaktığı dönemde, devletin, üniversiteye giden öğrencilerin yurt ihtiyacını karşılayamadığı için, barınma amaçlı bu yurtlarda kalan öğrencilerin bugün örgüt üyesi diye henüz yargılama bile başlamadan memuriyetten çıkaran bir sistem. Hem de açılımında ADALET olan ve KALKINMA olan bir hükümet. Bugün Türkiye’nin en önemli sorunlarından ikisi Adalet ve Kalkınmadır. Cumhurbaşkanı istediği kadar teşkilatlarına tevazu sahibi olun, kibirli olmayın dese de, sağlanan bu haksız hukuksuz ve altyapısız hayat şartları kulakların duymasını zorlaştırmaktadır. Kaldı ki Ak parti imkanlarından yararlanan bir çoğu eski telefonlarını bile iptal etmiştir. Çok çalışanın az kazandığı, havadan para kazananların fink attığı bir Türkiye. Kredi çekenlerin, mevduat sahiplerini aştığı, tasarrufun tarih olduğu bir ülke. Dünyanın bizi kıskandığı söylenen bir Türkiye. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden dolayı, ilçe kongrelerine bile giden bir Cumhurbaşkanı. Her şey bu kadar aleni iken bunu normal gören halk yığınları.
• Acaba dünya hep böyle idi de biz mi yeni fark ediyoruz dediğim oluyor. Sonra hayır diyorum eskilere haksızlık yapmayalım. Çünkü daha üniversite öğrencisi olduğumuz zamanlarda bile her partiden politikacılara ulaşırdık. Cep telefonu birçok ahlak değerlerini değiştirdi. Kıvrak zekanın yerini kıvrak bedenler aldı. Siyasetçiler, gazeteciler aracılığı ile halka hesap verirdi, şimdi ise taraf olmuş gazeteciler kendini, tuttuğu partiye pazarlama peşinde, halk her türlü imkansızlığa rağmen alkışlamaktan elleri aşınmış durumda. Dış dünyayı merak ediyorum, gelenlere soruyorum, çoğu ülkedeki medyayı takip etmiyor, Türk medyasını izliyor. Almanya’da yaşayıp da Almanya’nın bizi kıskandığına inananlar var.
• Bu dünya böyle işte, ama bir de öbür dünya var, inananlar için.