BÜROKRAT İKTİDAR
Eskiden beri söylenen bir darbı mesel vardır,” Bal tutan parmağını yalar” diye. Gerçekten öyle midir yoksa abartılmış mıdır bilemem. Ama Ak parti iktidarında çok duyduğumuz bir söz olmaktadır. Her iktidar zamanında bu sözlere rastlarız, çok kişi bu açıklamaları yapar, ama eskiden Başbakanlık yapan Ahmet Davutoğlu’da bu sözü söylüyorsa, eyvah yazık halimize demenin zamanı gelmiştir. Kimine göre Davutoğlu, Başbakanlıktan istifa ettirilip, partiden ayrılması sağlandığı ve başka parti kurduğu için böyle konuşuyor olabilir. Ancak şu ifadelerinde ki samimiyetini görmezden gelmek istemedim. Diyorki, “ Cumhurbaşkanı danışmanı olduğum zaman, üniversiteden ayrıldığımda, üniversiteden aldığım maaşın yarısı kadar danışmanlık maaşı almakta idim. Eşim hekim olarak çalışıyordu ve bazıları başka kurumlardan da gelir elde etmemi söyledi. Ama ben almadım.” İşte burası önemli, ülkeye hizmet edenler emeklerinin çok üstünde gelir sahibi olabilirler beni ilgilendirmez, o Allah kul arasındaki ve vicdan-cüzdan arasındaki bağlantıyı ile ilgilidir.
Dünyayı kasıp kavuran, ekonomik ve sosyal düzeni alt-üst eden Pandemi dolayısıyla ülkede herkesin etkilendiği bu dönemden hiç etkilenmeyen hatta servetlerini artıran bürokratlardan bahsedildikçe gerçekten ülkemin vay haline diyesim geliyor. 19 ve 29 Mart’ta iki defa sabaha karşı döviz operasyonu yapıldı. Dolar bir anda yüzde 10’a varan bir değer artışı yaşadı. Böyle zamanlarda da, içlerinde bürokratların da bulunduğu bir kısım insanların büyük servetler kazandığını söylüyor, Ahmet Davutoğlu. Çeşmenin başındakiler verdiği tüyolarla bir gecede zenginleşip, servetlerini servet katan insanlar varken, diğer yandan her gün acımasız bir hayat pahalılığı içinde, bu gün akşam olmasın diyen her yeni günü, yeni sıkıntılarla karşılamak zorunda kalan insanların yaşadığı bir ülke, Türkiye. Aynı zamanda asgari ücretle yaşamaya çalışırken, kendi güç şartlarını unutup, servet zenginlerin göz yaşlarına ağıtlar yakan bir ülke Türkiye. Kendi çocuklarının karnını doyuramayan, vatan savunması için askere gönderen, her sıkıntıyı omuzlayan ama kendilerini yönetenleri omuzlarından indirmeyen, onlara toz kondurmayan bir ülke Türkiye.
Bir çok defa bürokrat saltanatını ve birden çok yerden maaş alan siyasetçi ve bürokratlardan bahseden yazı ve mesaj paylaşmıştım. Tabi ki tepkiler de almıştım. O tepkilerin içerisinde ekonomik sıkıntı içerisinde olanları da gördüğüm için çok üzüldüm. Siyasi taassup öyle bir noktaya geldi ki herkes, benim hırsızım, senin hırsızından daha iyidir noktasına gelmiştir. Bu da siyasi gücü elinde bulunduranlar işine çok yaramaktadır. Bu gün gelişmiş ülkelerde böyle sorunlar olmaz. Yanı başımızda ki Yunanistan’da bile, programsız yapılan bir zam, kadınların protestosuyla geri dönmek zorunda kalmıştı. Kaderciliğin hakim olduğu toplumlar sefalete mahkumdur her zaman.
Maalesef medya bu konuda masum değildir. Özellikle TV ekranının kadrolu konuşmacıları gündemi sosyal ve ekonomik sıkıntılardan uzak, kısır siyasi çekişmelerle işgal etmektedir. Sözde gündemi saptırmaktadırlar. Ancak vatandaşın gündemi ne Cumhurbaşkanının tek başına uluslararası sözleşmeyi kaldırması, ne Türkiye’nin silah sanayinde çok büyümesi ne de Ayasofya imamıdır. Türkiye’nin derdi salgın hastalık ve ekonomik sıkıntıdır. Önce bunları halledin sonra kaç yerden maaş alacaksanız alın, sizi Allah doyursun.